Avrupa rüyası otobüsüyle şehre giriş yaptığımızda insanı görür görmez heyecanlandıran bir yapısı vardı Dresden'in. Bir an önce otobüs dursa da rehberimiz bizi salıverse şehrin içlerine diye dua ettim resmen. En sonunda dualarım kabul oldu ve vurdum kendimi bu şehrin sokaklarına...
Hygiene Museum (Hijyen Müzesi)
Adının görünce oldukça ilginç olduğunu düşünüp gezmek istedim. Bu müze sağlık ve bilim müzesi. İsterseniz sizin de katılabileceğiniz interaktif sergilerde bulunuyor. Bina ayrıca Nazi Eugenics programına ev sahipliği yapmış ve bu sergiye 12 yaşından küçük çocukların girmesi pek tavsiye edilmiyor.
Johanneum
Bir dönem kraliyet ahırı olarak kullanılmış. Atların eğitildiği açık arazi ve binalar hala mevcut. Bugün Ulaşım müzesi olarak kullanılan binanın yanındaki arazi ise eskiden açık hava festivallere ev sahipliği yapıyormuş. Kraliyet ailesinden olanlara atlarından inmeden üst katlara ulaşmalarını sağlayan yukarıya doğru uzanan bir rampa var.
Fürstenzug (Prenslerin Geçişi)
Johanneum’un duvarının dış kısmında porselenden yapılmış dünyanın en büyük mozaik resmi diyorlar. Üzerinde tam 25,000 parça bulunuyor ve 1127 ve 1904 yılları arasında Saksonya Krallığı’nı yöneten kralları, lordları ve dükü tasvir ediyor. Tamamen kronolojik olarak sıralanmış olan tasvirler var. 1694, Augustus’un atı bir Protestan reformunun ve Martin Luther’in temsili olan gülü çiğniyor. Ayrıca bu porselenlerin her biri 1904-1907 yılları arasında Wilhelm Walther tarafından boyanmış.
Albertplatz
Neustadt yani yeni şehir kısmının en kalabalık noktası. Burada 1883-1894 yılından kalma Fırtınalı Dalgalar isimli su fışkiyeleri var. Sovyetler Dresden’i ele geçirdiğinde buraya kendi anıtlarını dikmişler ama 1994’te ise fışkiyeleri yenileyip tekrar buraya getirmişler.
Martin Luther-Platz
Hemen yanındaki Martin Luther Kilisesi’yle meşhur bir yer. Çünkü Dresden'de Protstanlığı da temsil eden Martin Luther biraz meşhur. Kilisenin olduğu bölge aynı zamanda Neustadt’ın da başlangıcı. Hareketli pek çok bar ve cafe bulabilirsiniz.
Frauenkirche (Kadınlar Kilisesi)
Şehrin en çok yara almış hatta II. Dünya Savaşı sırasında yerle bir olmuş, Frauenkirche kilisesinin, milyonlarca dolar harcanarak yeniden aslında uygun olarak yapılması için 3,539 taş ve bunlara yeni eklenen taşlarla birlikte kilise yeniden orijinal planına sadık kalınarak onarılmış ve 2005 yılında yeniden açılmış. Bu da aslında tarihe ve mirasa verilen önemi gösteriyor. Barışın simgesi Kadınlar Kilisesi (Frauenkirche) girişi ücretsiz ancak tepesine çıkmak isterseniz 5€ ödemeniz gerekiyor.
Kunsthofpassage (Elementer Avlusu)
90’lı yıllarda sihirli bir pasaja dönen bu alanda birbirinden ilginç, renkli göreselliğe ve rengârenk dış tasarıma sahip 4-5 tane ev bulunuyor. Pasajın, Elementler Avlusu olarak adlandırılmış bölümünde Elementler, Işık, Fabl, Başkalaşım ve Hayvanlar olmak üzere her biri bir elementi temsil eden figürler yer alıyor. Pasajda yer alan binalar müzisyenler ve mimarların ortak tasarımı. Deneyimli artistler tarafından hazırlanmış beş bölümü var bu pasajın. Bugün pek çok turistin Dresden’i ziyaret ederken ilgisini çekmeye devam ediyor.
Elbwiesen (Elbe Nehir Sahili)
Elbe nehri kıyısında upuzun bir sahil şeridi var. Güneşli bir günde burada oturan güneşlenen insanları görebilir hatta istiyorsanız siz de güneşlenebilirsiniz. Temmuz ve Ağustos aylarında her gece açık hava festivalleri olan bu yerde bilet almanıza gerek de kalmıyor.
Çok severek gezdiğim bu kentten ayrılarak Avrupa turuma devam ediyorum. Sizler de benim gibi otobüsle seyahat edip, baştan başa Avrupa turu yapmak, Avrupa'nın bütün güzel şehirlerini görmek isterseniz Avrupa Rüyası tavsiyemdir.