Pisa Şehri ve Meşhur Kulesi

Avrupa Rüyası Blog

Arkadaşlarıma Avrupa Rüyası ile otobüsle Avrupa turu yapacağımı söyleyince hepsinin ilk tepkisi “İtalya’ya gidiyor mu?” oldu. Sadece İtalya mıtam tamına 18 ülke 26 şehir gezicem dediğimde “Mutlaka gör!” diye başımın etini yedikleri yere geldik bugün; Pisa!

Kendi küçük ama ünü büyük olan bu şehir dünyanın dört bir tarafından gelen insanları adeta kalbine basıyor. Çünkü şehrin tam kalbinde yer alan Mucizeler Meydanı, şehre gelen herkesin ilk geldiği yer. Bizim otobüsümüzün de ilk durağı oluyor tabi.

Pisa şehri, İtalya’nın Toskana bölgesinde yer alan küçücük bir şehir. Hepimizin bildiği hani o meşhur eğikPisa Kulesi sayesinde dünyaca tanınan bir şehir olmuş. Dünyaca ünlü, her yerde fotoğraflarını bolca gördüğümüz Pisa Kulesi, 1090 yılında yapılan hemen yanındaki “Duomo” katedrali için çan kulesi olarak yapılmış. İnşaat devam ederken 3. kattan itibaren kule giderek eğilmeye başlamış. Bu eğilme artık öyle bir noktaya gelmiş ki; kuleyi daha fazla yükseltmek mümkün olmamış ve bugünkü haliyle bırakmışlar. 1987 yılında da UNESCO Dünya Mirasları Listesi’ne alınmış. 1990- 2001 yılları arasında süren çalışmayla da kulenin yumuşak zeminine beton eklenerek yaklaşık 50 cm kadar düz hale getirmişler. Böylece kule yıkılmaktan kurtulmuş fakat eğik duran haliyle ünlü olmuş.

Günümüzde de binlerce turist tarafından ziyaret ediliyor ve o klasik pozu herkes istisnasız çekiyor (Evet ben de çektim). Bu artık dünyada nerdeyse bir akım haline gelmiş durumda. Çekmeyeni dövüyorlar o derece!

Biz Avrupa Rüyası otobüsüyle Floransa’ya devam edeceğimiz için şehirde çok kalamadık ama genelde Pisa, Floransa’yı ziyarete gelen turistler için günübirlik ziyaret edilen bir şehirolarak görülüyor.

Mucizeler Meydanında kuleden başka Vaftizhane ve Katedral yer alıyor. Meydana girişte sol tarafta bir kroki de var.Vaftizhane ve Pisa Katedrali’ni de şöyle bir görelim diye yaklaşıyorum. Yuvarlak bir kubbeyle örtülü olan vaftizhane, katedrale göre daha sade bir şekilde yapılmış. Rehberimizin söylediğine göre bu mimari tarza “romanesk” deniliyormuş. Yakından bakınca o beyaz mermerlerdeki işçilik insanı hayrete düşürüyor.

Katedral’e giriş normalde bu taraftaki kapıdanmış ama kule meşhur olduğundan mıdır bilmiyorum bugün girişler oradan yapılıyor. Eğer içeriyi gezmek isterseniz 15€ bilet ücreti ödemek zorundasınız. Ben dışarıdan görmeyi tercih ettim.

1595’te burada çıkan yangın sonucunda yenilenen katedralin o zamanki ahşap kapıları da şimdiki bronz kapılarla değiştirilmiş. Vaftizhane tarafındaki kapının üzerindeki kabartmalarda Hz. İsa ve Meryem’in tasvirleri bulunuyor. Gerçekten de görmeye değer bir eser.

Rehberimiz Levent Bey bize bir sır verdi ama ben sizinle paylaşmak istiyorum. Bu eserlerin bulunduğu zemin oldukça yumuşak bir toprakmış ve kulenin eğik olduğu gibi aslında katedral ve vaftizhane de eğik duruyormuş. İlk duyduğumda biraz şaşırmıştım ama dikkatli bakarsanız gerçekten de bu iki yapının da eğik halde olduğunu görüyorsunuz.

Hava bozmaya başlamışken süremizin de sonuna geldiğimizi gördüm ve otobüse dönüyorum. Aklımda her zaman hatırlayacağım eşsiz güzelliğiyle kule, kulağımda “la şante mi kantare” tadında müzikler bir şehiri daha bitirdik. Siz de hiç düşünmeden Avrupa turu için gidin Avrupa Rüyası’na kayıt olun. Her konuda yardımcı oluyorlar, hatta vizenizi bile alıyorlar. Otobüsle Avrupa turu yapmayı kolaylaştırdıkları için kendine ayrıca teşekkür ederim.

BLOG KATEGORİ